Hayati ARGAN
Boğazın hüzünlü incisi Saffet Paşa Yalısı’nın yalnızlık hikâyesi… Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüne tanıklık eden Kanlıca’daki Saffet Paşa Yalısı, 260 yıllık tarihinde hüzünlere, acılara ve iflaslara ev sahipliği yaptı. Simavi ailesinden Dinç Bilgin’e, Akbank’ın kurucularından Ahmet Sapmaz’dan Toksöz ailesine geçen yalı, heybetli ama boynu bükük bir şekilde şimdi mahkemeden çıkacak sonucu bekliyor.
Boğazın serin sularında, zarafetiyle yüzyıllardır İstanbul’un ihtişamına tanıklık eden Saffet Paşa Yalısı, bugünlerde geçmişin gölgesinde hüzünlü bir sessizlikle boğuşuyor. 260 yıllık bu tarihî yapı, bir zamanlar ihtişamlı günlerinde Boğaz’ın en görkemli köşelerinden biri olarak bilinirken, şimdi kaderin cilvesiyle adeta bir masalın acı dolu sonuna doğru ilerliyor. Bir zamanlar Sagra Gıda’nın ünlü markalarının arkasındaki iki kardeş, Ahmet ve Zafer Tokgöz, yalıyı ailelerinin simgesi olarak korurken, anneleri Sebahat Hanım’ın özenle yaşattığı bu köşk, onların ortak bir mirasıydı. Ancak annelerinin üç yıl önce vefatının ardından, bu görkemli yapı, kardeşlerin arasında bir çekişme konusu haline geldi. Ağabeyi Ahmet Tokgöz ile Zafer Tokgöz’ün yaşadığı sorunlara Boğazın serin suları şahitlik etti. Kardeşler arasındaki bu iç çekişme, mahkeme salonlarında yankı buldu ve yalıya 100 milyon dolar gibi yüksek bir değer biçildi. Yalının adı son olarak Arven İlaç, Verona İlaç ve Montero Gıda için konkordato isteyen Zafer Tokgöz’ün dava dilekçesinde geçti. Boğaz’ın en kıdemli yalılarından Saffet Paşa Yalısı, 1760 yılında Edhem Efendi tarafından inşa ettirildiğinde yaşanacak hüzünlü hikayelere ev sahipliği yapacağını bilmiyordu. Osmanlı döneminde paşalara, prenslere düşeslere, Agatha Christie ve Somerset Maugham gibi dünyaca ünlü yazarları eşsiz manzarası ve zarafetiyle ağırlayan yalı, adını II. Abdülhamit döneminde hariciye nazırlığı ve sadrazamlık yapmış Saffet Paşa’dan aldı.
Paşa kahrından öldü
Osmanlı devleti için oldukça yıkıcı olan ve topraklarının üçte birini kaybettiği 1878 tarihli Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması’nın ardından bu yalıda mühim bir toplantı gerçekleşmişti. Osmanlı’nın çöküşüne tanıklık eden Saffet Paşa adını taşıyan yalısında üzüntüden hayatını kaybetti.
Simavi Ailesi’ne hüzün oldu
Zaman geçti, yalı da defalarca el değiştirdi. Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren Saffet Paşa’nın torunları olan Simavi ailesinin yaşamına ev sahipliği yaptı. Gazeteci Sedat Simavi, büyük oğulları Haldun ve Erol Simavi, Boğaz’ın bu nadide parçasında hayata tutundu. Ancak kaderin cilvesi, bu aileye de ağır geldi; Erol Simavi’nin 23 yaşındaki oğlu Saffet’in ani vefatı, yalının duvarlarına bir kez daha hüzünle kazındı.
‘Çalıkuşu’ filmi
1950’lerde yalı, başka bir aileye, Cenani ailesine yuva oldu. Ancak masraflara yetişemeyen aile, zaman zaman yalıyı film çekimleri için kiraladı. 1966 yapımı ‘Çalıkuşu’ filminin burada çekilmesi, yalıya ayrı bir ruh kattı. Fakat 1976’da çıkan bir yangın, yalının tamamını kül etti; zarafet ve ihtişam yerini hüzne bıraktı.
Hayatlar altüst oldu
Küllerinden doğarak inşa edilen yalı, Sabancı ailesiyle birlikte Akbank’ı kuran Ahmet Sapmaz’ın mülkiyetine geçti, ancak Sapmaz ailesi de yalının uğursuz talihine dayanamadı. Ahmez Sapmaz’ın iflas etmesinin ardından yalı Sabah Gazetesi ve ATV’nin kurucusu gazeteci Dinç Bilgin’in mülkiyetine geçti. Ticaret hayatına atılan Dinç Bilgin’in yalısı 2001’de TMSF’ye devredildi ve bir yıl sonra iş insanı Erol Toksöz tarafından satın alındı.
Kardeşlerin çekişmesi
Ancak tarih, bu nadide yapının peşini bırakmadı. Toksöz Ailesi, yıllar boyu burada yaşam sürdürdü; fakat ailenin fertleri arasında yaşanan anlaşmazlıklar, yalıyı bir kez daha gündeme taşıdı. Ağabeyiyle yaşadığı anlaşmazlık nedeniyle, Zafer Toksöz yalının satılması için ortaklığın giderilmesi davası açtı.
Saffet Paşa Yalısı, İstanbul Boğazı’nın en geniş cephesine sahip olmasının yanı sıra, 260 yıllık tarihiyle de birçok ailenin hayatına tanıklık etti. Yalnızca iki katlı bu ahşap yapı, 26 oda ve dört sofa barındıran geniş bahçesiyle Boğaz’ın güzelliğine katkıda bulunmaya devam ediyor. Ancak bu yalının hikayesi, sadece ihtişam ve zarafet değil, aynı zamanda ağır kaderlerle dolu.